1 Aralık 2015 Salı

Bir Ay Oldu

Hatırlar mısınız? Yılmaz Özdil'in 1 Kasım sonrasında yazdığı yazıda;
"Daima nasılsak, aynen öyle yaşamaya devam edeceğiz.
Çünkü hayat, insanın başına hayatta bi kere gelir. Kıymetini bileceğiz."
Demişti.
Ve yazıdan bazı bölümlerde şöyleydi; 
"Biz mesela...
Tiyatroya gideceğiz.
Eskisi gibi.
Konsere gideceğiz.
Her zamanki gibi.
Bale seyredeceğiz.
Yüzeceğiz, güneşleneceğiz.
Kızlı-erkekli... Güleceğiz.
Çocuklarımızı fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür büyüteceğiz,
Önümüz yılbaşı...
Umutlarımızı tazeleyeceğiz."

Bir ay oldu ama biz eskisi gibi devam ediyoruz. Ben mesela 1 Kasım'dan hemen sonra Fatih Portakal ile sertifikalı bir eğitime gittim. Ben Zülfü Livaneli ile söyleşilere katıldım. Ve inanın oralarda ben gibi o kadar insan var ki. Sizin kömür, makarna için birbirinizi ezdiğiniz kuyruklar oluyor ya biz bunu Zülfü Livaneli ile söyleşi için yaptık hani siz mitinglere gidiyorsunuz ya birbirinizi ezerek, sonra meydan almadı diyorsunuz bizde de işte söyleşide salon almadı salon. Ama hep biz vardık,siz yoktunuz. Siz o sırada ya kahvehanede ya da bir komşuda bizi eleştiriyordunuz. Ben hiç bilmediğim bir yerde sabahın köründe çıkıp uluslararası konferans var diye yollara düşüyorum. Ve ben ve bizler uluslararası konferanslardayız. Orada da biz varız..
Sen Mete Han işte Çinlileri korkutmuş Çin Seddi yaptırmış diye kulaktan duyma bilgilerinle hava atıyorsun, facebookta paylaşım yapıyorsun. Ama sen Mete Han'ın hakkında küçücük bir yazı okumazken ben en ince ayrıntısına kadar araştırıp sunumlar yapıyorum. Sen ben dedemin mezar taşını okuyamıyorum Atatürk yüzünden derken. Sen atıp tutarken. Ben Osmanlı Türkçesini öğreniyorum. Al kurslar açıldı git öğren hadi hodri meydan git oku dedenin mezar taşını. Mezar taşı okumak isteyenler Çanakkale'ye buyrun. Bence Osmanlı Türkçesi devam ediyor olsaydı bu mezar taşı meraklıları okuma yazma bilmiyordu. Bizim okuma yazma oranımızın bu kadar yüksek olma sebebi Günümüz Türkçesidir. Yani Osmanlı Türkçesi ile okuma yazma oranı diplerde olurdu. Biz kafelerde oturup aslında tarihimiz araştırırken, tartışırken sen yoldan geçerken bize mana verensin. Biz deli gibi kitap okurken sen gelip bir kitap okumadan bizi eleştiriyorsun. Biz her gün gazetelerimizi okuyoruz ama biz gazetelerin hepsine bakıyoruz. Kim ne yazmış diye. Biz akşamları haberleri kaçırmıyoruz. Biz tek taraflı bakmıyoruz. Ben Recep Tayyip Erdoğan bile olsa doğru bir şey yapıyorsa bunu takdir edip doğru yapmış diyebiliyorum. Kemal Kılıçdaroğlu da yanlış yapıyorsa ben bunu eleştirebiliyorum. Devlet Bahçeli yanlış yapıyor ama Sinan Ogan'ın çabalarını takdir ediyorum diyebiliyorum. Ya da Meral Akşener'i Mhp değil ülke kaybetti diyebiliyorum bir Chpli olarak. Kısaca ben doğruya doğru, yanlışa yanlış diyorum. Ben cemaatçi değilim ama basın özgürlüğü engellendiği için yanlarındaydım. Kanallar kapatılamaz dedik biz sen oh olsun dedin. O kanalları ben değil sen izliyordun be ama yine de sen bilirsin. Ya sen Can Dündar ile Erdem Gül'e sırf görüşlerine ters diye oh olsun diyorsun. Sadece vicdanına bırakıyorum düşün ya suçsuz insanlar dört duvar arasında. Bu da bizim kaderimiz yanlış hatırlamıyorsam Uğur Mumcu'nun bir sözüydü diğer kesimde fikir suçundan içeri giren kimseyi göremezsiniz çünkü fikir suçu için önce fikri olması gerekir. Gibi bir şey demiş ve her şeyi özetlemiştir. Hani tecavüzcülerin takım elbise giydiği için iyi hal indirimi alan ülkemin mahkemelerinde Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı ya yanarım yanarım ona yanarım. Ya da Baro başkanı Tahir Elçi'ye öldükten/öldürüldükten sonra oh olsun diyenler insan öldü be insan! Orada polisimiz de şehit oldu. Yani canlar gitti ikiside benim ülkemin insanı ikiside benim acım. 
Yani bu süreçte bizim acılarımız arttı, bizim canımız yandı. 
Ama biz dimdik ayaktayız. 
Mesela ben gidip sahafdan Can Dündar'ın ben doğmadan yazdığı,bastırdığı kitabı buldum aldım. Size de tavsiye ederim "Yağmurdan Sonra" şimdi ben okuyorum. Ben kitaplar da alıyorum eskisi gibi, ben yeri geliyor yememden kısıp yine de kitap alıyorum. Hem biz arkadaşlarımızla yılbaşı programları bile yapmaya başlamıştık ama ülkemizde her gün bir acı olunca biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Ama ben meselâ bu hafta "Ömrüne Sığmayan Adam Aziz Nesin" sergisine gitmeyi düşünüyorum. Yani ben her şeye rağmen bir tık fazla öğrenmeye, bir tık fazla kendimi geliştirmeyi düşünüyorum. Size de tavsiyemdir. Diyeceksiniz ki sizin tuzunuz kuru öyle değil işte o dedim ya kitap almak için yemesinden kısalardanım. Aslında siz ben gibisiniz ben siz gibiyim. Gel kütüphaneye gidelim birlikte sen Necip Fazıl okurken ben Nazım Hikmet okuyayım. Ama okuyalım gel kütüphaneler herkese açık hem de ücretsiz. Yani diyorum ki hiç olmadı açın iki satır kitap okuyun. Hiç olmadı iki bulmaca çözün zamanım yok demeyin kupon doldururken hepinizin zamanı var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder