1 Aralık 2015 Salı

Bir Ay Oldu

Hatırlar mısınız? Yılmaz Özdil'in 1 Kasım sonrasında yazdığı yazıda;
"Daima nasılsak, aynen öyle yaşamaya devam edeceğiz.
Çünkü hayat, insanın başına hayatta bi kere gelir. Kıymetini bileceğiz."
Demişti.
Ve yazıdan bazı bölümlerde şöyleydi; 
"Biz mesela...
Tiyatroya gideceğiz.
Eskisi gibi.
Konsere gideceğiz.
Her zamanki gibi.
Bale seyredeceğiz.
Yüzeceğiz, güneşleneceğiz.
Kızlı-erkekli... Güleceğiz.
Çocuklarımızı fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür büyüteceğiz,
Önümüz yılbaşı...
Umutlarımızı tazeleyeceğiz."

Bir ay oldu ama biz eskisi gibi devam ediyoruz. Ben mesela 1 Kasım'dan hemen sonra Fatih Portakal ile sertifikalı bir eğitime gittim. Ben Zülfü Livaneli ile söyleşilere katıldım. Ve inanın oralarda ben gibi o kadar insan var ki. Sizin kömür, makarna için birbirinizi ezdiğiniz kuyruklar oluyor ya biz bunu Zülfü Livaneli ile söyleşi için yaptık hani siz mitinglere gidiyorsunuz ya birbirinizi ezerek, sonra meydan almadı diyorsunuz bizde de işte söyleşide salon almadı salon. Ama hep biz vardık,siz yoktunuz. Siz o sırada ya kahvehanede ya da bir komşuda bizi eleştiriyordunuz. Ben hiç bilmediğim bir yerde sabahın köründe çıkıp uluslararası konferans var diye yollara düşüyorum. Ve ben ve bizler uluslararası konferanslardayız. Orada da biz varız..
Sen Mete Han işte Çinlileri korkutmuş Çin Seddi yaptırmış diye kulaktan duyma bilgilerinle hava atıyorsun, facebookta paylaşım yapıyorsun. Ama sen Mete Han'ın hakkında küçücük bir yazı okumazken ben en ince ayrıntısına kadar araştırıp sunumlar yapıyorum. Sen ben dedemin mezar taşını okuyamıyorum Atatürk yüzünden derken. Sen atıp tutarken. Ben Osmanlı Türkçesini öğreniyorum. Al kurslar açıldı git öğren hadi hodri meydan git oku dedenin mezar taşını. Mezar taşı okumak isteyenler Çanakkale'ye buyrun. Bence Osmanlı Türkçesi devam ediyor olsaydı bu mezar taşı meraklıları okuma yazma bilmiyordu. Bizim okuma yazma oranımızın bu kadar yüksek olma sebebi Günümüz Türkçesidir. Yani Osmanlı Türkçesi ile okuma yazma oranı diplerde olurdu. Biz kafelerde oturup aslında tarihimiz araştırırken, tartışırken sen yoldan geçerken bize mana verensin. Biz deli gibi kitap okurken sen gelip bir kitap okumadan bizi eleştiriyorsun. Biz her gün gazetelerimizi okuyoruz ama biz gazetelerin hepsine bakıyoruz. Kim ne yazmış diye. Biz akşamları haberleri kaçırmıyoruz. Biz tek taraflı bakmıyoruz. Ben Recep Tayyip Erdoğan bile olsa doğru bir şey yapıyorsa bunu takdir edip doğru yapmış diyebiliyorum. Kemal Kılıçdaroğlu da yanlış yapıyorsa ben bunu eleştirebiliyorum. Devlet Bahçeli yanlış yapıyor ama Sinan Ogan'ın çabalarını takdir ediyorum diyebiliyorum. Ya da Meral Akşener'i Mhp değil ülke kaybetti diyebiliyorum bir Chpli olarak. Kısaca ben doğruya doğru, yanlışa yanlış diyorum. Ben cemaatçi değilim ama basın özgürlüğü engellendiği için yanlarındaydım. Kanallar kapatılamaz dedik biz sen oh olsun dedin. O kanalları ben değil sen izliyordun be ama yine de sen bilirsin. Ya sen Can Dündar ile Erdem Gül'e sırf görüşlerine ters diye oh olsun diyorsun. Sadece vicdanına bırakıyorum düşün ya suçsuz insanlar dört duvar arasında. Bu da bizim kaderimiz yanlış hatırlamıyorsam Uğur Mumcu'nun bir sözüydü diğer kesimde fikir suçundan içeri giren kimseyi göremezsiniz çünkü fikir suçu için önce fikri olması gerekir. Gibi bir şey demiş ve her şeyi özetlemiştir. Hani tecavüzcülerin takım elbise giydiği için iyi hal indirimi alan ülkemin mahkemelerinde Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı ya yanarım yanarım ona yanarım. Ya da Baro başkanı Tahir Elçi'ye öldükten/öldürüldükten sonra oh olsun diyenler insan öldü be insan! Orada polisimiz de şehit oldu. Yani canlar gitti ikiside benim ülkemin insanı ikiside benim acım. 
Yani bu süreçte bizim acılarımız arttı, bizim canımız yandı. 
Ama biz dimdik ayaktayız. 
Mesela ben gidip sahafdan Can Dündar'ın ben doğmadan yazdığı,bastırdığı kitabı buldum aldım. Size de tavsiye ederim "Yağmurdan Sonra" şimdi ben okuyorum. Ben kitaplar da alıyorum eskisi gibi, ben yeri geliyor yememden kısıp yine de kitap alıyorum. Hem biz arkadaşlarımızla yılbaşı programları bile yapmaya başlamıştık ama ülkemizde her gün bir acı olunca biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Ama ben meselâ bu hafta "Ömrüne Sığmayan Adam Aziz Nesin" sergisine gitmeyi düşünüyorum. Yani ben her şeye rağmen bir tık fazla öğrenmeye, bir tık fazla kendimi geliştirmeyi düşünüyorum. Size de tavsiyemdir. Diyeceksiniz ki sizin tuzunuz kuru öyle değil işte o dedim ya kitap almak için yemesinden kısalardanım. Aslında siz ben gibisiniz ben siz gibiyim. Gel kütüphaneye gidelim birlikte sen Necip Fazıl okurken ben Nazım Hikmet okuyayım. Ama okuyalım gel kütüphaneler herkese açık hem de ücretsiz. Yani diyorum ki hiç olmadı açın iki satır kitap okuyun. Hiç olmadı iki bulmaca çözün zamanım yok demeyin kupon doldururken hepinizin zamanı var.

10 Kasım 2015 Salı

Ulu Önder'ime Mektup

Her 10 Kasım'dan daha da zor bir 10 Kasım oluyor..
Affet Atam....
Anıyoruz..
Arıyoruz..
Anlıyoruz..
Atam İlkelerini söyleyemez olduk.
Laik diyemez olduk affet.
Milliyetçilik ilken saptırılır oldu.
Cumhuriyetçilik mi?
Affet 93yıl sonra.. Cumhuriyet'e yakışmayanı yaptık.
Halkçılık.. Halk malk kalmadı affet Atam.
Senin Laiklik ilkeni kullanarak dinsiz dediler Atam.
Milliyetçilik ilkeni faşistlik olarak yorumladılar.
Devrimcilik ilkeni yıkım olarak gördüler sanki çok düzen varmış gibi.
Atam eğitim de bitti.. Eğitim için yaptığın her şey bitti affet koruyamadık, affet anlattıklarımızı anlamadılar.
Atam bir sürü haklar verdiğin, hatta ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. Dediğin Türk kadınları yerlerde sürünür hale geldi. Senin verdiğin haklarla sana karşı oldular paşam.
Öğretmen olmasını sağladığın Türk kadınları şimdi öğrencilerine seni kötülüyor Atam. Yeni nesil sizlerin eseridir. Dediğin öğretmenlerin bir kısmı seni, Cumhuriyeti anlatmaz oldu.
Senin Tarihçilerinin bazıları bir gecede cahil kaldık, dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoruz diyor Atam. Zaten Osmanlı halkının %92'si arap harfleriyle okuma yazma bilmiyordu, zaten dedelerinin mezar taşını okuyamıyorlardı. Yani Bunu biliyor Tarihçilerin ama anlatmıyorlar affet.
O çok sevdiğin Türk Gençliği var ya. Doğduğun tarihi bilmiyor. Çok sevdiğin Türk Genci o büyük eserin Cumhuriyet'e sahip çıkmıyor affet Atam. O gençliğin ilim irfan da pek umrunda değil Paşam.
Çok sevdiğin aziz Türk Milleti emperyalistlerin kölesi olmuş durumda.
Türk Milleti zekidir. Sözün bu aralar geçerliliğini korumuyor Atam.
Atam üzgünüm, Atam utanıyorum affet.
Sen Affet ama biz yolundan dönmedik.. 
İlkelerinin koruyucusu..
Devrimlerinin izinde..
Altı ok'un bekçisiyiz..
Ne fikirlerini öldürebilirler..
Ne izini silebilirler..
Olmasaydın..
Olmazdık.

20 Ekim 2015 Salı

İğneada'ya Sahip Çık

Kısaca İğneada'nın nerede olduğundan ve niye bu kadar önemli olduğundan bahsedeyim; Kırklareli'ye bağlı küçük bir tatil yeridir aslında öyle çok da bilinmez ama bir doğası vardır tadından yenmez. Longoz ormanlarına sahiptir. Longoz ne demek derseniz ondan da bahsedeyim. Longoz: Denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç (örneğin, dişbudak, kızılağaç, vs), bitki (örneğin, göl soğanı, su menekşesi, vs) ve kuş (örneğin, kara leylek, balıkçıl, vs) türleri bu yaşam ortamını tercih ederler. Longoz ormanları nadir rastlanan ekosistemlerdir. Türkiye'de İğneada (Kırklareli), Acarlar (Sakarya) Karacabey(Bursa) ve Sarıkum'daki (Sinop) longoz ormanlarının yanı sıra, Kızılırmak Deltası'nda da (Samsun) longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntıları kalmıştır. Bunların dışında yeterli büyüklük ve kapalılığa sahip alüvyal-subasar orman kalmamıştır. Bu nedenle elimizde kalan son longoz ormanlarının varlıklarını sürdürmeleri çok önemlidir. Bu yüzden çok önemli bir ekosisteme sahip İğneada. Aynı zamanda İğneada Longoz Ormanları 2007 yılında kurulan milli parktır. Nükleer Santral'i oraya yapmak hangi cahil kafanın işi merak ediyorum. Hangi mantıkla düşündüler bunu bilemiyorum. Bu arada İğneada, sahili, biyoçeşitliliği, longoz ormanlarının varlığı, ekolojik güzelliklerinin yanı sıra, tarihsel ve kültürel mirası ile bir değerdir. 3. Nükleer santrali İğneada’ya yapcağız demek bu kadar kolay olmamalı!
Bu doğa katliamından başka bir şey değil.
İğneada'nın benim için de yeri farklıdır..
Tadından yenmez doğası var dedim ya bu doğa babama kendini hayran bıraktı. Defalarca gittiğimiz babamın her gittiğinde mavi ve yeşil uyumuna hayran olduğu anneminde gitmekten bıktığı yerdir. Annem de sever ama babam bayılır. Kardeşimle biz küçüktük ama deniziyle doğasıyla bir dönem sık sık gittiğimiz yerdir. Babam halen söyler yine gideceğiz diye ben de  fotoğraf çekmek için gitmek istiyorum. Yani babamı bu hayran olduğu yerden mahrum bırakmaya kimsenin hakkı yok! Annemin gitmekten bıkacağı, anılarını canlandırdığı yeri katletmeye kimsenin hakkı yok! Benim fotoğraf çekmek istediğim güzel doğayı kimsenin katletme hakkı yok! Kardeşimin de çocukluğunu anımsadığı, ilk yüzdüğü yerlerden birini katletmeye kimsenin hakkı yok!
Nükleere karşı sen de mücadeleye katıl ki. Elimizde kalan son güzel şeylere sahip çıkalım. Sesini çıkart ki. Ülkende de gidebileceğin yerler kalsın. Sesin çıksın ki sadece orada yetişen ağaç, bitki, kuş türleri hayat bulsun. Sesin çıksın ki yaşadığın dünyada söz sahibi ol. Sesin çıksın ki Sen'i duyan, insan yerine koyan olsun. Ses çıkartalım ki.
Sesim duyulsun!
Sesin duyulsun!
Sesimiz duyulsun!
(Longoz'un ne olduğu ve nerelerde olduğuyla ilgili alıntılar yapılmıştır.)
Daha mavi
Daha yeşil
Daha güzel Türkiye'de ve dünyada görüşebilmek ümidiyle...

14 Ekim 2015 Çarşamba

Canımız Yanıyor

10.10.2015 AnKARA..
Nasıl başlanır bilmiyorum, ne denir, ne denmez, ne denmeli inanın bilmiyorum.
O kadar zor ki..
Barış için öldüler demek çok zor.
Sanırım son açıklama 97.
97 insan öldü, 97 can çoğumuz sayıya takıldık ama insanlık bir kez daha öldü.
resmi olan 97 ise daha çok vardır. 97 de olsa dile bile kolay değil ki bunlar barış için giden canlar.
Haberleri izlemedim. Hatta izlemedim değil izleyemedim.
Acılar o kadar fazlayken yapılan açıklamalar şok ediciydi.
Kim yaptı? Neden yaptı?
Bana Akp ve Pkk işbirliği gibi geldi. Sadece varsayım ama eğer başka bir örgüt olsa Mit çocuk oyuncağı değil ya nasıl engelleyemedi. Polise kızdık çoğumuz ama kızmamız gereken emri veren. Onlar da emir eli sonuçta. Tabi ki yaralıların olduğu yerde biber gazı sıkmak ne kadar doğru o da tartışılır. Bana kalırsa tek adam dönemi sarsıldığı için gelin tek başına iktidar olsun huzura kavuşalım. Bizim zamanımızda böyle olaylar yoktu demek istediler. Hatta şuan hükümet de biz yokuz bunun tamamını biz üstlenemeyiz dediler. Davutoğlu: "Bu hükümet, AKP hükümeti değildir" deyince. Daha dün açılışları AKP hükümeti olarak yapıyordunuz ne zaman istifa ettiniz? Diye sormak düşüyor bize. Allah aşkına siz kimi kandırıyorsunuz. Bu hükümet bal gibi AKP hükümetidir.
Chp ve Mhp hükümet de bulunmuyoruz dedi. Mhp bir fire vererek hükümete bakan gönderdi. Hdp de gönderdiği bakanları istifa ettirdi. Yani Sadece bir Mhpli bakan dışında bariz Akpli hükümet.
Patlamaya kötü niyetle gidenler olmuştur belki bunlar da çok az sayıdadır. Ama çoğu saf duygularla gitti. Chp gençlik kollarından, öğretmenlerden, avukatkardan, Hdplilerden 9 yaşına çocuğa kadar herkes. Söylenecek çok da söz yok aslında.
Bir de lider değerlendirmesi yapalım;
Kemal Kılıçdaroğlu:
İster sevin, ister sevmeyin ama en iyisini Kılıçdaroğlu yapıyor. Ülkesini düşünen tek lider. Siyaset adamının devlet adamlığına yükselişidir. Böyle bir durumda a partisi b partisi demeden. Meclis'te bulunan tüm partiler bir araya gelmeliydi. İlk açıklamasında da dediği gibi bu konu lehine olan her şeyin altına imzasını atmaya hazır. Davutoğlu'nun davetini kabul etmesi de erdemdir, doğru olandır. Diğer liderlere ise çağrısı, davet etmesi ülke lehinedir. Yani o kadar kötü yönetiyorlar ki Kılıçdaroğlu mecburen ülkenin gerçek başbakanı gibi davranıp tüm taraflarla görüşmek istiyor. Olayın hemen ardından eşiyle birlikte olay yerine karanfil bırakıyor, giden canların ailelerinin yanında oluyor, taziyeye gidiyor. Kılıçdaroğlu'nun yüzünden acısını görüyoruz, samimiyetini görüyoruz. Bir şans verin bakalım 1 Kasım'da.
Devlet Bahçeli:
Yani nasıl bir lider, ne yazılabilir bu saatten sonra Devlet bey hakkında bilemiyorum.
Hayır, hayır, hayır.. Davutoğlu'nun görüşmesini reddetti. Kılıçdaroğlu'na hayır dedi. Doğru düzgün bir açıklama yapmadı. Doğru düzgün bir kınamadı bile. Kınadıysa düzgün açıklama yaptıysa ve ben görmediysem özür dilerim ama yakışmayan hareketler Devlet beye. Bu duruma gelmemizde rol oynayanlardan. Hani terör araştırılması diyenlerden. Yapacaktınız dıştan Hdp destekli Chp-Mhp koalisyonunu. Yani sen ya da ben kabul etmesek de meclisteler. İki yıl da çözebildiğiniz sorunu çözüp, bunları bitirip herkes kendi yoluna diyecektiniz. Ekonomi batmayacak, terör artmayacaktı.
Ahmet Davutoğlu:
Yaptığı açıklamalara gelde şaşırma."Bu bizim hükümetimiz değil. ", "Elimizde canlı bomba listeleri var ama eylem yapmadan tutuklayamayız." Kendini patlatınca tutuklarsınız artık. Demek düşüyor. Yurt dışında 12 kişinin öldüğü terör saldırısına lanet etmeye gidiyor ama ülkede 97 kişi ölmüş kimin umurunda. Olay yerine karanfil bırakmaya dahil gitmedi.
Selahattin Demirtaş:
Birlik mesajı vermeye çalıştı. Asker de biziz, polis de biziz, halk da biziz demesi iyiydi. Olay yerine giderken Hdp ekibinin gülmesi hiç hoş değil hem de hiç. Karanfil bırakmaları doğruydu ama gülmeleri şaşırttı.
Recep Tayyip Erdoğan:
Birden sessiz kaldı. Ama olay günü ya da ertesi günü karanfil bırakmadı bugün bıraktı şaşırtıcıydı.
Yani ülke olarak zor çok zor bir dönemden geçiyoruz. Liderlere sesleniyorum oturun konuşun bir çözüm bulun!

21 Eylül 2015 Pazartesi

Milletvekili Aday Listelerinin Değerlendirilmesi


Listeler, listeler gelelim bir kaç gündür konuşulan milletvekili aday listelerine...Tarafsız ve amatör olarak yazacağım. Bana göre partilerin yapmaması gereken  hataları kısaca yazacağım. O zaman en çok oy alan partiden yazmaya başlayarak devam edelim.

AKP;                                                                                                                                                                  
Bence AKP'nin kurucuları  yok sayılmamalı, o partinin kuruluşunda,iktidar oluşunda kısaca partiye emek verenler bir hiç olarak kenara atılmamalı. Eskilerin dediklerine de kulak verilmeli.. Abdullah GÜL olsun, Bülent ARINÇ olsun.  Bir dinlenilsin. Bu seçimde üç dönem kuralının kalkması parti açısından önemli ve iyi bir gelişmedir. Seçim sonrası süreçleri daha güvenilir olmalıdır. Birlik ve beraberlik demeliler.

CHP;

Bence CHP'nin ön seçim kuralı alkışlanacak bir durum. Partide ki demokrasinin örneğidir ve diğer partilere de örnek olmalıdır. CHP'de halkın çok istediği ama liste dışı kalan Umut ORAN parti için büyük eksikliktir. Halkın sesine kulak verilmeliydi. Misal sokağın vekili olan Melda ONUR da listede olmalıydı. 7 Haziran seçiminde seçilmemesine rağmen seçim sürecinde Erzurum'da devlet ile mücadele eden genç  ve kadın olarak Gonca AYTAŞ da liste dışı kalmamalıydı. Bir de sağdan aday alınmamalı, sağdan oy alacak sol adaylar olmalıdır. Yine de 7 Haziran öncesi ve sonrası en samimi ve güvenilir olan siyasi parti CHP'dir.

MHP;

Bence MHP 7 Haziran seçim sonrasında bir kararsızlık yaşadı. MHP Sinan OGAN'ı ve Meral AKŞENER'i kaybetmemeliydi. Devlet BAHÇELİ'nin ismi çok anılanı silerim demesinden Meral AKŞENER'i liste dışı bırakacağını sanırım anlamalıydık. Meral AKŞENER liste dışı deseler inanmazdm, parti eksikliğini hissedecek. Meral AKŞENER Türkiye için de büyük bir kayıp. Meral AKŞENER gibi siyasetçi kadınlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız varken büyük bir ayıp ve kayıptr. Meral AKŞENER'in büyük bir olgunluk ve kibarlık ile karşılaması da takdire şayandır. Parti yönetimi karar alırken bir tık daha düşünmeli artık.

HDP;

HDP ilk defa meclise giren bir parti olarak, Türkiye Partisi olacağız diyen bir parti olarak seçimden sonra bir tık daha iyi olmalıydı. Daha birlik içinde olmalıydı. Tabi ki MHP'nin ve AKP'nin terör araştırılmasın demesine rağmen HDP'nin terör araştırılsın demesi büyük bir adımdır ama PKK ile aralarına duvar örmeli. Milletvekili adayları ise Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçe'yi bilmelidir. Öcalan'ın yeğeni aday yapılmamalı.Bence Ethem SARISÜLÜK'ün abisinin aday gösterilmesi ise çok mantıklı ve doğru bir karardır.

Tarafsız olarak yazmaya başladım ve elimden geldiğince tarafsız yazmaya çalıştım takdir sizindir ama normalde ben ATAM'ın partisinden tarafım ama her zaman elimden geldiğince tarafsız bakmaya çalışırm. Hangi parti olursa olsun 1 KASIM'da  OY VER vatandaşlık görevini  yap!    

                                                                                                                              Seda Nur ÜSTÜN

17 Eylül 2015 Perşembe

Atatürk ve Kadın

Atatürk'ü sevmeyen insanı anlamıyorum ama Atatürk'ü sevmeyen kadını hiç anlamıyorum. Nasıl sevmez nasıl saygı duymazsın? Onu nasıl eleştirirsin. Onun sayesinde özgürsün.Atatürk olmasaydı biz kadınlar da hiç sayılacaktık. Hiçbir şekilde mesleğimiz, maddi gelirimiz, hakkımız olmayacaktı. Eşlerin hep on adım gerisinde olacaktık. Ne mirastan erkek kardeşimiz kadar hak alabilecektik ne medeni haklarımız olacaktı ne yöneticilerimizi seçme hakkımız olacaktı ne de yönetici olma hakkımız. Biz Kurtuluş savaşında gerektiğinde çocuklarımızı bıraktık cepheye koştuk yeri geldi erkeğin önünde birebir savaştık, yeri geldi milli mücadeleyi başlattık. Nene Hatun olduk. Kara Fatma, Halime Çavuş olduk. Vatanımız için her şeyi yaptık, her şeyi de yaparız. Kimse kusura bakmasın ben aldığım hakları elimin tersiyle geri itemem. Vazgeçemem Cumhuriyet'ten. Ben Cumhuriyet kadınıyım Atatürk'ümden asla vazgeçmem! Atam'ın dediği gibi Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın..
Atam'ın kadın için yaptıkları;
1921:Darülfünun'da karma öğretime geçildi.
29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926: Türk Medeni Kanunu'nu kabul edildi. Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlaraboşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.
1930: Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930: Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930: Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933: Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.                          
5 Aralık 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Türkiye bu hakkı kadınlara tanıyan ilk ülke oldu. Türk kadını bu yeni haklarını hemen kullandı.
8 Haziran 1936: İş Kanunu yürürlüğegirdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı.

10 Eylül 2015 Perşembe

Terörizmi ve faşizmi lanetliyorum!

Yapmayın, etmeyin lütfen...
Ülke olarak çok zor bir sınavdan geçiyoruz.. Kenetlenmemiz gerekirken ayrılıyoruz. Birlik olmamız gerekirken yıkıp yakıyoruz. Pkk denilen bölücü terör illeti var başımızda nasıl bu kadar beslenmiş, kim yardım etmiş o da muamma.. İki ayda 113 şehit tabi bunlar bizim bildiklerimiz. Polis, asker bir hiç uğrana ölüyor. Anaların feryadı kulaklarımdan gitmiyor, babaların, eşlerin, evlatların acılarını yüreğimde hissedebiliyorum. Ben kardeşinin tabutu başında acılı Yarbay'ın söylediklerini unutamıyorum. Bir yarbay böyle isyan ediyorsa vatan haini değildir, çok canı yanıyordur. Benim ülkemde acılı bir ağabeyin yanında olunması gerekirken, ona karşı karalama kampanyaları başlatıldı. Şaşırıyorum. Haydi güzel bağırıyoruz; Şehitler Ölmez... diye sorun bakalım geride kalanlara ölüyor mu ölmüyor mu? Evlatları gidiyor, babaları, eşleri ve artık Vatan sağolsun demiyorlar,diyemiyorlar, demesinlerden vatan sağolsun diye değil çünkü koltuk sağolsun diye.. Neredeyse tarihin ilklerini yaşıyoruz hatta bazen aklımı kaybetmekten korkuyorum. Allah'ım Aklımı Sen Koru diyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan #Dağlıca açıklaması yapıyor 400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı. Bu nasıl bir cümle sen ülkenin Cumhurbaşkanısın 16 şehit haberi aldığında böyle bir açıklamayı nasıl yapabiliyorsun? Allah'ım benim cennet vatanıma ne oluyor.Ülke olarak uzunla sınanıyoruz.
Ne elden bir şey geliyor ne de söylesen seni anlayan var. Ne garip ülken elden gidiyor elden bir hiç uğruna. Ben anlamıyorum çözüm süreci dediniz. TC'yi aldınız, Andımız'ı aldınız. Bu mudur süreç? Bu nasıl süreç nasıl? Her yer mayın tarlası olmuş. Yollarımız duble yol ama altı bomba, mayın dolu.. Şaşırıyorum. Yine diyorum birlik olmalıyız,Arap kralı için yas ilan edenler şehitlerimiz için yas ilan etmiyor neden neden bizim arap kralı öldüğünde mi birliğe ihtiyacımız vardı? Ülkemin evlatları için ulusal yas ilan edilmeli. Tuhaf bir durumda kaldık.Bütün Kürtler ölsün diyen faşistler ve şehitlere başsağlığı bile dileyemeyen sözde solcular arasında kaldık ne yazık ki. Yineliyorum birlik olma zamanı düşman değil. Sen kürt kardeşinin dükkanını yakarsan terör örgütünün istediğini yapmış olursun ve kürt kardeşin de sana düşman olur. Ve istenilen olur, ayrılırız, bölünürüz ve biteriz. Sizlere sesleniyorum gidecek başka bir ülkemiz yok. Akıllı olun, aklı selim davranın, aklı selim konuşun.. Şimdi sen bayrak asmadan bizim balkonlarımızda, ellerimizde bayrak vardı, sen yürüyüş yapmadan biz meydanlardaydık. Artık sadece yürüyüş ile olacak iş değil artık. Tabi ki sen yine tepkini göster al bayrağını çık yürü ama gidip bina yakma, insan dövme! Şimdi ben size Hdp'yi övmeyeceğim ama siz hdp binası yakarak terörü yok edemezsiniz,daha çok terörü artırırsınız, toplum düzenini bozar, ülkeye zarar verirsiniz. Yani o yaktığınız bir siyasi parti binası hem de mecliste olan bir siyasi parti yani o binanın zararı sizin cebinizden çıkacak. Siz böyle yaparsanız pkk ile ne farkınız kalır? Siz de onlar kadar bölücü olursunuz. Bölücüsünüz! Hani biz Kobane ambulans yakılarak, Atatürk büstü yıkılarak desteklenmez dedik, kızdık, öfkemiz arttı ya işte tam olarak aynı şey oluyor. Yani başkasına kızıp topluma, insana zarar verme! Nefret diline hayır, sağ duyuya davet. Barış için Terörizmi ve Faşizmi lanetliyorum.

Dini kullananlara inat..

Diyorlar ki Cumhuriyet Halk partisi iktidar olduğunda imam hatipleri kapatacak, diyaneti kaldıracak, başınızdaki örtüyü bile çıkartacak hatta ezan bile okunmayacak bu ülkede. Öyle diyorlar soruyoruz siz ne yaptınız peki?                          
Biz imam hatipleri çoğalttık, bizim zamanımızda millet cami gördü, biz kadınlara özgürlük getirdik, herkes artık istediği gibi dinini yaşıyor. Ben de sizlere diyorum ki hanginiz çocuğu imam hatipte? Millet sizin zamanınızda cami yıkılıp nasıl avm olur onu gördü onu, kadınlara özgürlük getirmişler bak bak kadına bu ülkede özgürlüğü biz getirdik Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk getirdi. Biz tek taraflı özgürlükten bahsetmiyoruz dekoltesi yüzünden işinden edilen sunucu sizin zamanınızda oldu. Herkes dinini yaşıyormuş sizler mezhepleri bile ayırdınız. O sunni o alevi o bu diye ayırdınız.. Bizler bu ülkede diyanet başkanlığını açan kişileriz bizler yani Cumhuriyet Halk Partisi değil imam hatip kapatmak Meclisi dualarla açmış bir partiyiz öyle saray açılışını papa ile yapmakla müslüman olunmuyor. Değil cami yıkmak haram parayla binlerce korumayla camiye girmeyiz biz. Biz olmasaydık Mustafa Kemal Paşam olmasaydı bu ülkede ezan okunmuyordu çan çalıyordu. Yani hem laik hem müslüman olunmaz diyenler hem müslüman olup hem haram yiyorlar, kul hakkı yiyorlar bunlar hem hırsız da oluyorlar. Ee Ramazan ayı mübarektir değil mi? Yani biz de 11'ayın sultanıdır siz de Recep sultandır Ramazan değil.. Ramazan ayı gösteriş değil 1000liralık kadehlerinizle bakanlarınızla yandaş iş adamlarınızla, yandaş gazetecileriniz ya da herhangi bir yandaşınızı alıp iftar yapmak mıdır Ramazan?Yoksa açın halini anlamak mıdır? Yardımlaşma ayı mı? Gösteriş ayı mı? Soruyorum Eşlerinizin altın topuklarıyla ipek türbanlarıyla, ithal kıyafetleri,pardesüleriyle, sizlerin milyon dolarlık saatlerinizle o iftarda ne işiniz var? Sizler Müslüman mısınız yoksa süslüman mı? Sonra koyuyorsunuz her kanala bir hoca her sene aynı şeyler sakız orucu bozar mı? Denize girmek orucu bozar mı? Sonra haberlere çıkıyor bir müftü denize girmek, suya girmek niye bozsun önemli olan o suyun size girmemesi.. Artık bu Milleti kandırmayın. Yok Cumhuriyet Halk Partisi onu kaldıracak yok buna karşı diye konuşup durmayın. İslam ülkesi olduğumuz için en hassas yerden vurup din üzerinden siyaset yapıyorsunuz. Sizler dini yaşamıyor dini kullanıyorsunuz, miting alanlarında Kur'an'ı kerim sallıyorsunuz. Bizler Kur'an'ın yanında bacak bacak üstüne dahi atmazken sizler pasta yapıp yediniz. İstanbul'un bir semtine şişme oyuncaklar gibi şişme Kabe koydunuz. Milleti tavaf ettirdiniz. Ne kadar ayıp, ne kadar günah bunlar kutsaldır. Her şeye alet edinmez Hele ki sizlerin vekilleri, başkanları Recep Tayyip Erdoğan'a dokunmak ibadettir, haşa peygamberdir diyenleriniz oldu. Sizler nasıl müslümansınız. Dindar değil din tüccarısınız. Din Allah ile kul arasındadır. Cehape dinsiz diyorsunuz. siz kimsiniz ya bir vekiliniz türbanla geliyor artık resetlendim diyor. Pardon biz neyiz peki, ya da resetlendiğine kendin mi karar veriyorsun. Hanfendi unutmayınız o türban hakkını sana Tayyip Erdoğan verdiyse seçilme hakkını da Mustafa Kemal Paşa verdi bunu sakın unutma! Bizler ne imam hatip kapatacağız ne de cami yıkacağız evet din alanında bir şeyi temizleyeceğiz işte sizleri yani din tüccarlarını temizleyeceğiz islamdan.